Archive for the 'Futbol' Category

Anfield’da Kasvet Havası…

2009/11/25
R. Benitez’in ‘Tez’ i Şampiyonlar Ligi’ydi, şimdi o da gitti. Liverpool 9-10 sezonunda yoluna UEFA Avrupa Ligi‘nde devam edecek. Artık Benitez’i ve Liverpool taraftarlarını besleyen bir Şampiyonlar Ligi yok. Bu ligde 04-05’te İstanbul’da gelen şampiyonluk, 06-07’de gelen finalden sonra ‘doymuş’ olan taraftarlar artık bir lig şampiyonluğu beklentisi içerisine girmişlerdi, fakat bu sezonda çok büyük ihtimal ile ‘uçtu’…

***

Şimdi elde kalan Avrupa Ligi. Peki 2000’li yıllarda Liverpool sürekli Şampiyonlar Ligi’nde mi oynadı? Tabii ki hayır, bu yüzden ‘o kadar’ üzülmeye gerek yok… 2000-2001’de meşhur Alaves finalinde gelen bir şampiyonluk, ardından 2002-2003’te Celtic’e kaybedilen bir çeyrek final, Gençlerbirliği’nin çeyrek finalin kapısından döndüğü 2003-2004’te de Marsilya’ya kaybedilen bir 4. tur var geçmişte.

***

Liverpool’un yoluna Avrupa Ligi’nde devam edecek olması bir kabus değil yani. Son olarak Benitez’e de yüklenmek yanlış. Rafa’nın yerine George Gillett ve Tom Hicks‘e yüklenmek daha doğru olacaktır… Yönetim ve transfer politikası nedeniyle…

Guardian’dan Henry’ye sevgilerle…

2009/11/25

    Çalışmalar çok başarılı…

Lan Krkic!

2009/11/24
Dışarıdan gelmişim, almışım kolamı elime, Barca-İnter maçını izliyorum uslu uslu… Bir yandan da arada bir tweetliyorum… Rahatım beyde yok yani. Yanımda da sevgili ‘babam’… Pek bir sever Henry’yi. ‘Hala seviyor musun bu sahtekarı?’ diye sordum. Sormaz olaydım. O ara Krkic ısınıyor saha kenardında, kameralar Krkic’te… Babamda Henry’ye söylediklerimden sonra intikam alacak ya benden ‘Bak’ dedi, ‘Krkic senden bir yaş küçük, ama Nou Camp’ta… Sen burda tivitle dur!’… Haydaaa… Ulan Krkic akşam akşam ne yaptığını gördün mü?… Tipe bak… Püh…

11 Aralık 1993, Beşiktaş-Fenerbahçe

2009/11/21
Efendim heryerlerde doğal olarak derbi ile ilgili şeyler yazılıp çizilirken, bende geçmişten bir o kadar önemli olan ve  bir ‘serinin’ bozulduğu Beşiktaş-Fenerbahçe maçı ile rekabeti anmak istedim… Unutmadan, bu maç İnönü Stadı’nda her iki takıkımında seyircisinin eşit sayıda olduğu son maçtı…

***

93-94 sezonunun 14. haftası oynanmıştı maç. Fenerbahçe oynanacak olan bu maçtan önce Beşiktaş’ı en son 5 yıl evvel 18 Mart 1989’da Kadıköy’de yenebilmişti. Tıpkı Beşiktaş’ın 21 Kasım 2009’da (bugün) oynanacak olan maçtan önce en son galibiyetini (Ligde) Nisan 2005’te 4-3 biten maçta aldığı gibi… 

***

Beşiktaş maçta Nartallo ile 1-0 öne geçmiş, Fenerbahçe İlker Yağcıoğlu ile 1-1 yakalamış ve Uche’nin 90. dakikada attığı jeneriklik gol ile maçtan 1-2 galip ayrılmıştı. Bu gol aynı zamanda ligdeki 5 yıllık hasreti de sona erdirmişti. 

11 Aralık 1993’te oynanan maçta Uche’nin attığı gol ise ağıdaki linkte…

Beşiktaş 1 Fenerbahçe 2

***

Son olarak hatırlatılması gereken karşılaşma 22 yıl önce yine 21 Kasım’da (1987) oynanan ve Beşiktaş’ın Kadıköy’de Fenerbahçe’yi 4-0 yendiği maçtır…

***

Ve tabii bazı istatistikler:

Fenerbahçe’nin en farklı galibiyeti : 7-0 (6 Aralık 1918), Beşiktaş’ın en farklı galibiyeti: 7-1 (23 Mart 1941)

En gollü maç ise 11 Aralık 1974’te İnönü’de oynanan TSYD Kupası’nda Beşiktaş’ın 4-5 kazandığı maç…

Beşiktaş’ta Fenerbahçe’ye en çok gol atan Cemil Turan (19), Fenerbahçe’de ise Beşiktaş’a en çok gol atan Hakkı Yeten (32)

21 Haziran 1982, Fransa – Kuveyt

2009/11/20
18 Kasımda oynanan Fransa İrlanda maçında yaşananlardan sonra Fransa’nın bundan 28 yıl önce de böyle bir ‘çakallık’ girişiminde bulunduğu fakat bu kez hiç beklenmedik olayların yaşandığı bir maç geldi aklıma… 

***

Fransa – Kuveyt maçında yaşananlar sanıyorum futbol tarihinde bir ilkti ve bir daha da yaşanmadı. Valladolid’de oynanan maçta Fransa Genghini, Platini ve Six’in attığı gollerle 3-1 öndeyken yaşanmıştı olaylar. Oyun normal seyrinde devam ederken taraftarlar ve televizyon başındaki izleyiciler bir düdük sesi duyarlar. Ortada da hiçbirşey yokken çalınan bu düdük herkesi şaşırtmış, hatta Kuveyt’li oyunculara maçı bıraktırmıştır. Fakat Fransız futbolcu Alain Giresse oyuna devam edip topu sürer ve Fransa’yı 4-1 öne geçirir. Kuveytli futbolcular ise bu düdüğün hakemden gelmediğini anlarlar ve topu üzüntülü bir şekilde santra noktasına doğru götürürler. Ancak tribünden bir talimat gelir ve yaşanılan bu yanlış anlaşılmanın akabinde olan haksızlık nedeni ile Kuveyt’li futbolcuların derhal sahadan çekilmesi emri gelir. Bu emri veren Kuveyt Futbol Federasyonu Başkanı Şeyh Fahid El Ahmed El Sabah‘tır… Hatta bununla da yetinmeyen şeyh sahaya girerek maçın Sovyet hakemi Strupar’la konuşarak onu ikna eder ve golü iptal ettirir. Böylece Kuveyt bir yanılgı sonucu haksız bir gol yemekten kurtulur. Maç daha sonra tekrar 4-1 olur ama Şeyh Fahid El Ahmed El Sabah’ın yaptıkları yıllarca unutulmaz… 

***

Peki sizce Henry’nin eliyle kesitiği topta Gallas golü yaptıktan sonra İrlanda takımı sahadan çekilmeye kalksaydı ve maç esnasında gol hemen orada televizyon görüntüleri izlendikten sonra iptal edilseydi nasıl olurdu? 

Stoichkov vs Hierro

2009/11/19

Karar verildi: Sanığın gözümden düşmesine…

2009/11/19
Herşeyi Lizirazu açıkladı zaten: “Dürüst olalım, dünya kupası biletini resmen çaldık irlandalılardan, gururlanacak birşey yok…”

*** 

Franszılara sempati ile baktığımı zaten söyleyemem ama artık en sevmediklerimden biri olmayı başardıkları kesin. Emeklerin boşa gitmesi de cabası. 70’lik Trapattoni enerjisini müthiş aşılaşmış İrlandalılara. Ama gel gör ki ‘çakma’ Tanrı’nın eli nedeniyle hepsi boşa gitti. 

***

Ancak unutmamak gereken bazı şeyler var. Henry hala geçmişiyle, yaptıklarıyla ve oyun tarzıyla iyi bir oyuncudur. İnkar edemem. Kimse edemez. O anda Henry’nin yaptığı takımının kazanmasını isteyerek uyguladığı bir sahtekarlıktır. Tıpkı Maradona gibi…  Fakat bu hareket nedeniyle Henry’nin tipiyle, ahlakıyla falan dalga geçilmez. Bu şekilde abartanlar var.  Bu futbol dünyasında son olmayacaktır. Yapılması gerekenler bu tip hareketleri yeni kurallar ile engellemeye çalışmaktır. Ama tabii Henry artık gözümden düştü o ayrı…

***

Mardona ile Henry’nin olayları benim gözümde aynıdır. Ne demişti Pele : ”Maradına en iyisi değil, zaten en iyi golünü de eliyle attı” Bu sözün bir benzeri de Henry için geçerli artık…

***

Ve son olarak UEFA’nın ‘kale arkası’ hakemleri uygulamasında ne kadar da haklı olduğunu gördüm şahsım adına dün gece. Kale arkası hakemi olsaydı dünkü Fransa-İrlanda maçında belki de Henry’nin ‘el pası’ ile oluşan Gallas’ın golü iptal edilecek, finallere İrlanda gidecekti…

1992 U-19 Avrupa Şampiyonası, Yitik Yıldızlar

2009/11/18
O yıl İsrail’de düzenlenen ve Türk milli takımının ilk kez uluslararası bir ortamda şampiyon olduğu turnuvaydı. Türkiye gruptan 8 puanlı İsrail’in 1 puan önünde lider olarak çıkmıştı. Türkiye çeyrek final maçında 50’lerdeki Macaristan milli takımı gibi fırtınalar estiren Macaristan takımını 3-0 ile geçmeyi başarmıştı. Yarı finalde turnuvanın Türkiye ile bilrikte bir diğer sürprizi olan Norveç milli takımımızın rakibi olmuştu ve 2-1 galip gelen Türkiye olmuştu. Fianlde rakip Portekiz’di. Önce Bülent Yılmaz ile öne geçmiştik ancak cevap Victor Cardoso’dan gelmişti. Uzatmaya giden maçı altın gol ile Tarkan Alkan bitirmişti. Bu maçta millilerimiz  Yetkin Akman , Bülent Tarık Kapıcı , Emre Aşık , İlhami Arslan , Yakup Can , Seyfettin Kurtulmuş , Turan İlciktay , Mustafa Kocabey , Sinan Demircioğlu , Oktay Derelioğlu , Bülent yılmaz onbiriyle çıkmıştı. Okan Buruk , Hayati Köse , Serkan Reçber ve Hasan Özer’de kadroda yer almışlardı. 2000’li yıllarda bu takımdan gelen gençlerin büyük bir yükseliş yaşaması beklenirken birkaç isim dışında hepsi unutuldu gitti. Final maçında ilk golü atan Bülent Yılmaz buna en büyük örnek. Kariyeri boyunca hiç 1. lig takımında forma giyemedi Bülent Yılmaz. 13 takımda oynadı, hepsi 2. ligden… Sonra yanına 92 hatırasını da alarak 2003 yılında amatör futbola geri döndü. Final maçında Portekiz’e altın golü atıp şampiyonluğu getiren Tarkan Alkan‘ında hikayesi Bülent Yılmaz’dan farklı değil. Karagümrük’te oynuyordu, 1. lige transfer olması gerekirken o 3. lige düştü. Büyük bir takımda oynayamadan harcanıp giden bir yetenek olarak kaldı Tarkan. Şimdi ise Giresunspor’da oynamaya çalışıyor… İlhami Arslan ise o takımın kaptanıydı. 92’de İskenderunspor’da oynamıştı, Kocaelispor’a transfer olduktan sonra futbol hayatını derinden etkileyen bir sakatlık yaşadı. Sonra memleketine dönen İlhami Arslan sanırım en son Hatay Köy Hizmetleri Spor’da oynamış… O kadrodan Oktay, Emre Aşık, Okan gibi isimler yükselirken, Bülent Yılmaz, Tarkan Alkan ve İlhami Arslan’da tam tersine bir düşüş yaşayarak unutulup gittiler…

Ivan Yaremchuk

2009/11/18
Ben ilkokul birinci sınıfa falan giderken babamla dışarıda top tepiştirdiğimiz günlerde (96-97 falan) top benim ayağıma geldiğinde babamın ‘hadi yaremchuk vur bakalım’ demesiyle kulağıma girmişti ilk kez Ivan Yaremchuk. Komik geliyordu tabi ama sorgulamıyordum ne demek falan diye. Ben ilk okul beşinci sınıf günlerine geldiğimde ise nerede denk geldi hatırlamıyorum ama Yaremchuk’un ‘Sovyetlerin dünyadaki şeytan olarak’ görüldüğü yıllardaki futbol takımında oynamış başarılı bir orta saha oyuncusu olduğunu görmüştüm ve okumuştum. Babamın bana lakap gibi söylediği ‘Yaremchuk’ un futbolcu olduğunu 4-5 yıl sonra öğrenmiştim ve anlamıştım yani. Sonraları okuya okuya bu adamın isminin futbolculuğunun önüne geçtiğini gördüm. Sanırım Yaremchuk’un ülkemizde bu kadar tanınmasının nedeni 88 Avrupa Şampiyonası’nda Tansu Polatkan’ın ‘yarımçük’ diye telafuz etmesiydi. Şimdi yine internette sağda solda gezinirken kendisine rastladım ve bir anayım istedim…

Genoa 1924

2009/11/17

Serie A’da son şampiyonluğunu yaşayan Genoa kadrosu. En sağda 1913-1933 yılları arasında tam 350 maçta Genoa kalesini koruyan Giovanni De Prà, Elinde topu tutan ve 1919-1932 yılları arasında 301 maçta oynayıp 16 gol atan defans Ottavio Barbieri, sağ altta 1921-1931 arası orta sahada oynayan Luigi Burlando, soldan ikinci sırada sağ kanat Renzo De Vecchi… Genoalıların 9. şampiyonluğunu alan kutsal kadrosu. Şimdi Genoa ‘tek’ yıldızı alacak 10. şampiyon kadroyu bekliyor…